Haberler sayfasına dön

24.05.2021 Newsletter – Güncel Haberler

24 Mayıs 2021 Pazartesi

ABD'de Kripto Varlıklara Daha Fazla Denetim Gelebilir
ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Jerome Powell, mali istikrar açısından risk oluşturduğunu söylediği ve giderek daha popüler hale gelen kripto para birimlerine daha fazla denetim uygulanabileceğinin sinyalini verdi.
ABD Maliye Bakanlığı da varlıklı kişilerin çoğunlukla denetimden uzak olan dijital para birimi sektörünü vergi ödemekten kaçınmak için kullanabileceği kaygılarını gündeme getirdi ve kripto para birimleriyle yapılan büyük miktardaki işlemlerin yetkililere bildirilmesini istediğini belirtti.
Peş peşe gelen açıklamalar, Çarşamba günü Çin'in bu sektörde yeni kısıtlamalara gideceğini açıklaması üzerine en popüler kripto para birimi olan Bitcoin'in yüzde 30 oranında değer kaybetmesi sonrasında geldi.
FED Başkanı Powell, Perşembe günü yayınladığı olağandışı video mesajında, kripto para birimi sektörüyle ilgili risklerin altını çizdi. Powell ayrıca FED'in kendi dijital para birimini oluşturması olasılığıyla ilgili daha net bir takvim de ortaya koydu.
Mali teknolojideki ilerlemelerin olası faydalarını öne çıkarak Powell, kripto para birimlerinin, "stablecoin" olarak adlandırılan sabit fiyatlı dijital varlıkların ve bu alandaki diğer yeniliklerin "kullanıcılara ve daha geniş kapsamlı olarak mali sisteme ilişkin olası riskler taşıdığını" kaydetti.
Powell'ın açıklamaları, dünyanın rezerv para birimi olarak kabul edilen ABD dolarının dijital versiyonunun geliştirilmesi seçeneğini değerlendiren FED'in, Bitcoin gibi gelenekselin dışındaki para birimlerinin giderek popüler hale gelmesi karşısında ciddi adımlar atmaya zorlanmasının bir işareti olarak algılanıyor.
Spekülatif varlıklar
FED ve ABD Maliye Bakanlığı, piyasa sermaye değeri 2 trilyon dolara ulaşan kripto para birimlerini, sanat eseri, altın ya da yüksek oranda spekülatif olan diğer varlıklarla aynı kategoride değerlendiriyor.
Bir merkez bankasının çıkaracağı dijital para birimiyse, ister kişi ister şirket ya da başka bir hükümet olsun, sahip olanların o merkez bankası üzerinde doğrudan hak sahibi olma imkanı sunuyor. Bu da banknot paraya sahip olmakla aynı anlama geliyor.
FED'in bu yaz dijital ödemelere ilişkin bir rapor yayınlayacağını kaydeden Powell, raporun odak noktasını Merkez Bankası’na ait dijital para birimi oluşturmanın fayda ve risklerinin oluşturacağını, bu konuda kamuoyu görüşüne de başvuracağını söyledi.
Powell ayrıca "Kripto para birimleri, değerlerindeki çalkantılar ve diğer etkenler nedeniyle ödeme yapmak için bugüne kadar elverişli bir yöntem olmadı" dedi.
Maliye Bakanlığı da kripto para birimlerinin risklerine ilişkin uyarıda bulundu. Bu riskler arasında varlıklı kişilerin, vergilendirilecek varlıklarını denetimsiz kripto para sektörüne kaydırmaları fırsatı da bulunuyor.
Maliye Bakanlığı açıklamasında "Kripto para birimleri, vergi kaçırma dahil yasadışı faaliyetleri kolaylaştırarak şimdiden denetim açısından ciddi sorunlar oluşturuyor" ifadesi yer aldı.
Bakanlık, kripto para birimleriyle 10 bin doların üzerinde yapılan işlemlerin tıpkı aynı miktardaki nakit işlemler gibi bankaya bildirilmesinin yanı sıra banka faizi, kar hissesi ve komisyon ödemeleriyle ilgili kripto parayla yapılan işlemlerin de haber verilmesi önerisinde bulundu.
Bu bildirimlerle ilgili kurallar, Amerikan firmalarının siber korsanlara fidye ödemeye zorlandığı durumlar hakkında, hükümetin daha çok bilgi edinmesini de sağlayabilir.
Gerek federal güvenlik birimleri gerekse özel sektörde faaliyet gösteren siber güvenlik uzmanları, fidye yazılımı saldırıları hakkında yeterince şeffaflık olmamasının, bu vakaların tekrarlamasına katkısı olduğu görüşünde.
Temkinli yaklaşım
FED ve diğer gelişmiş ülke ekonomileri, bir merkez bankasının oluşturacağı dijital para biriminin nasıl olacağına ilişkin araştırmalara devam ederken Çin, daha hızlı hareket ederek para birimi Yuan'ın dijital versiyonunu 2022 Pekin Kış Olimpiyatları'ndan önce kullanıma sokmayı hedefliyor.
FED Başkanı Powell, geçen ay yaptığı açıklamada, bankanın Çin'in yaptığı atılımlara yetişmek için çabalarını aceleye getirmek gibi bir niyeti olmadığını, bu tür bir yaklaşımın ABD'de işlemeyeceğini söylemişti.
Powell, FED'in Nisan ayı toplantısından sonraki açıklamasında, dijital para birimi oluşturma konusunda, "Bu işi doğru yapmak, hızlı yapmaktan çok daha önemli" demişti.
Boston Merkez Bankası, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'yle (MIT) ortak yürüttüğü çalışmada, bir dijital para birimini oluşturmada kullanılacak teknolojiyi araştırıyor. Araştırmaya ilişkin bulgular üçüncü çeyrekte açıklanacak.
Merkez bankasının dijital para birimi oluşturması için Kongre'nin de sürece dahil olması gerekiyor.
ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) Başkanı Gary Gensler, kripto parayla yapılan mali işlemlerin daha yakından denetlenmesini istediğini söyledi. Gensler'a göre bu denetime sadece Bitcoin ticareti yapan ve SEC'de kayıt yaptırmak zorunda olmayanlar da tabi tutulmalı.
SEC Başkanı Gensler, kripto para birimleri hakkında, "Oldukça istikrarsız bir varlık sınıfı. Yatırım yapanlar kripto işlemler üzerinde daha fazla yatırımcı koruması olmasından faydalanacaktır" dedi.
Uzay Yolculuğuna Bir Adım Daha
Virgin Galactic şirketi New Mexico eyaleti semalarından uzayın sınırına ilk roketli uçuşunu gerçekleştirdi.
VSS Unity adlı araç ateşlenen roketleriyle ve iki pilotla birlikte hızlı şekilde uzaya doğru yolculuk yaptı.
Bu Virgin Galactic'in sonuçlandırdığı üçüncü uzay uçuşu.
Şirketten yapılan açıklamada VSS Unity’nin ses hızının üç katı hızında deniz seviyesinden 89 km yüksekliğe çıktığı kaydedildi.
İngiliz milyarder ve aynı zamanda Virgin Galactic’in kurucusu Sir Richard Branson, uçuşun ve sonrasında inişin uzaya ticari uçuştaki 15 yıllık süreci sona yaklaştırdığını belirtti.
Virgin Galactic gelecek yıl uçuşların başlayabileceğini belirtiyor.
Branson, Associated Press’e yaptığı açıklamada gelişmeyi “doğru yönde atılmış inanılmaz bir adım” olarak niteledi.
Şirketin CEO’su Michael Colglazier de tarihi belli olmayan iki test uçuşu daha gerçekleştireceklerini belirtti. Bu uçuşlardan birine Branson’un katılması da planlanıyor.
Virgin Galactic, uzaya yolculuktan kazanç elde etmeyi bekleyen bazı şirketlerden biri.
Elon Musk’ın SpaceX firması Eylül ayında bir milyarderi ve şirketin piyango çekilişini kazananları uzaya çıkarmayı hedefliyor. 2022’de de üç iş adamının Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilmesi hedefleniyor.
Jeff Bezos’un Blue Origin adlı şirketi de 20 Temmuz’da ilk mürettebatlı uzay yolculuğunu düzenlemeyi planlıyor.
ABD'den Kuzey Kore'ye nükleer diplomasi daveti: Top onların sahasında!
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, nükleer diplomasi konusunda Kuzey Kore ile görüşmek istediklerini belirterek, "Nükleer diplomasi hakkında Pyongyang yönetiminin gerçekten görüşmek istiyorsa biz bekliyoruz. Top onların sahasında" ifadelerini kullandı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, eğer Kuzey Kore isterse ABD ile diplomatik bir temasın kurulabileceğini söyledi.
Amerikan ABC kanalına konuşan ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılması için Kuzey Kore ile görüşmek istediklerini ifade etti.
Blinken, "Nükleer diplomasi hakkında Pyongyang yönetiminin gerçekten görüşmek istiyorsa biz bekliyoruz. Top onların sahasında" ifadelerini kullandı.
ABD İLE KUZEY KORE ARASINDAKİ NÜKLEER MÜZAKERELER
Eski ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, ilk kez 12 Haziran 2018'de Singapur'da bir araya gelmiş, Kore Yarımadası'nın nükleer silahlardan arındırılması ve kalıcı barışın sağlanması konusunda mutabakata varmışlardı.
İki lider, 26-27 Şubat 2019'da Vietnam'da bir kez daha görüşmüş ancak zirve beklenenden hızlı şekilde ve anlaşmasız sona ermişti. Son olarak 30 Haziran 2019'da Kuzey ve Güney Kore arasındaki silahsızlandırılmış bölgede görüşen iki lider, nükleer müzakere sürecini sürdürme kararı almıştı.
İki ülke arasında Ekim 2019'da İsveç'te yapılan çalışma düzeyindeki toplantılar, Kuzey Korelilere göre Amerikalılar "eski tutum ve tavırlarını" devam ettirdiğinden dolayı kesilmişti.
ABD’de Türk Aşı Uzmanından 8 Soruda Son Durum
Doktor Rahşan Erdem sağlıkta eşitlik için uzmanları bir araya getiren PATH adlı küresel bir vakfın aşı geliştirme grup lideri. 20 yılı aşkın süredir bulunduğu Amerika’daki hekimlik hayatının yüzde 75’ini aşı çalışmalarıyla geçirmiş.
Ulusal Sağlık Enstitüsü’nde görev yaptığı yıllarda, ABD’de salgın konusunda en güvenilen isim olan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin başındaki Doktor Antony Fauci’yle çalışmış.
Aşılara neden güvenmeliyiz ?
“Somut bir örnek vermek istiyorum. Yaklaşık bir buçuk ay önce Johnson and Johnson firmasının yaptığı Jansen dediğimiz aşıda belli pıhtılaşma sorunları yaşandı. Ben bir hekim olarak kendim Jansen aşısı yaptırdım. Tek doz bana her zaman çok çekici gelmiştir. Hiç de pişman değilim bu kararımdan. İnsanlık hayatında her 100 senede bir buna benzer bir pandemi olmuş. Bazıları çok ölümcül geçmiş. İspanyol gribinde 50 milyondan fazla kişi ölmüş ve dünya nüfusu şu andaki ile kıyaslanabilir boyutta değil. Salgının gerçek anlamda kontrol altına alınması 3-4 sene zaman almış. Biz şu anda birinci seneyi doldurmadan 6 tane lisanslı aşı çıktı. Ciddi anlamda hayatlarımız normale dönmeye başladı. İnsan hayatından çalınan 4 senenin bir seneye indirilmesi bile aşıların başarısıdır.”
Çocuklarına aşı yaptırma konusunda çekinceleri olan anne babalara öneriler
“Bu aşıları milyonlarca kişi oldu. Elimizde çok büyük veriler ve bilgi bankaları var. Bu kararları elimizdeki verilere bakarak veriyoruz. Bu konuda şüphesi olan anne babalar için şu örneği verebilirim 12 yaşında bir yeğenim var Türkiye’de. Hedefim onu ilk fırsatta aşılatmak. Belki buraya getirip burada aşılatmak. Çocuklarımızı korumanın en güzel ve en düz yolu onları aşılatmak.”
Kendileri aşılanan ancak çocukları aşılanmamış ebeveynler ne yapmalı?
“Bir süre daha çocuklarımızı çok kalabalık ortamlara sokmamakta fayda var. Maske kullanabilecek çocukların maske takmaları gerekiyor. Açık havada bulaşmanın çok fazla olmadığını anlamış durumdayız. Bunun bilimsel verileri güvenilir şekilde elimize geliyor. Yaz aylarında çocukları mümkün olduğu kadar dış ortamlarda tutarak da korumak mümkün olacak.”
Aşılar üzerinde bir tercih yapılmalı mı ?
“Aşıların koruma oranlarını karşılaştırmanın bilimsel olarak yapmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Aşıların temel amacı ölümleri, hastaneye yatırılma ve yoğun bakıma yatırılmaları engellemek. Şu anda piyasaya çıkan aşıların hepsinin bunu yapma kapasite oranları ciddi anlamda yüksek. Eğer biz hekimler olarak ilk fırsatta tüm aşıları olun diyorsak bu bilimsel verilere dayanan bir bilgidir. Grip gibi atlatmak, şu andaki sosyal sorunumuz değil. Hastaneye yatmamak ve ölümleri engellemek. Bunu da başarıyor aşılar.”
Sinovac aşısı yaptıran biri Pfizer/BioNTech de olabilir mi ?
“Bunu şu anki elimizdeki verilere dayanarak öneremiyoruz. Aşıları karıştırmakta bilimsel ya da güvenlik açısından bir sorun olacağını sanmıyoruz. Ama bunun ne zaman yapılması gerektiği, hangi aşının neyle devam edilmesinin hala belirlenmesi gereken ve elimize gelmemiş bir bilgi maalesef.”
Açık havada maske takmalı mı ?
“Açık havada, eski günlerdeki gibi bir konser ortamına girmediğiniz, kalabalığa karışmadığınız şartlarda maske takmanın gerekli olduğuna artık inanmıyoruz. Özellikle aşılı insanlar için geçerli. Eğer bir toplumda çok fazla aşısız insan varsa, hala maske takmanın iyi olacağı görüşündeyiz.”
Aşıların ne kadar süre koruduğunu ne zaman öğreneceğiz ?
“Aşıların bizi ne kadar süre koruduğu koruyacağını bilgisine eylül ayında hep birlikte göreceğiz. O zaman veriler yavaş yavaş gelmeye başlayacak bir yıl sonrasına dair. Ama genel olarak birçok bilim insanının bu konuda bir ortak görüşü var. Bir rapele (yeni doz) ihtiyacımız olacak. Ama bunun ne zaman olacağına henüz cevap veremiyoruz.”
Türkiye için normalleşme ne zaman ?
“Sürü bağışıklığı için Türkiye’nin biraz daha aşılamaya ağırlık vermesi gerekiyor. Şu an aşılama yaşı 50-55 yaş civarına inmiş durumda. Bunun 18 yaş ve üstüne kadar inip toplumun olabildiğince aşılanması lazım. Tekrar altını çizeyim; şu aşı ya da bu aşı demiyoruz. Aşıların bu kollara yapılması lazım ki hayat artık normale dönmeye başlasın. Ama artık tünelin ucunda ışık var ve hızlı şekilde yaklaşıyoruz aşı çalışmalarının etkisiyle. Biraz daha dişimizi sıkalım. Güzel günler gelecek diye düşünüyoruz.”
IMF, Almanya ekonomisini değerlendirdi
Uluslararası Para Fonu (IMF), yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele için Almanya'nın harcama gücünü olağanüstü destek önlemleriyle "mükemmel" bir şekilde kullandığını ancak toparlanma sürecinin belirsiz kalmaya devam ettiğini duyurdu.
IMF'den yapılan açıklamada, Almanya ekonomisine ilişkin 4. madde konsültasyonu kapsamındaki denetimin öncü bulguları paylaşıldı.
Almanya'da ekonominin 2020'de yüzde 5'in biraz altında daraldığı ve çoğu Avrupa ekonomisinden daha iyi performans gösterdiği ancak yeni enfeksiyon dalgası ve buna bağlı karantina önlemlerinin ekonomik aktivitenin bu yılın ilk çeyreğinde yeniden düşmesine neden olduğu belirtilen açıklamada, "Toplu aşılama hızı artarken, toparlanma süreci belirsiz kalmaya ve risklerle kuşatılmış durumda olmaya devam ediyor."denildi.
AŞILAMANIN YAYGINLAŞMASI İLE BÜYÜME GÜÇ KAZANABİLİR
Alman yetkililerin uygun şekilde destekleyici mali politikaları sürdürdüğüne ve çoğu önlemi bu yıla kadar uzattığına işaret edilen açıklamada, Almanya'nın mali alanını kamu yatırımlarını genişletmek, yapısal dönüşümü kolaylaştırmak ve ekonomiyi karbon nötr hale getirmek için kullanması gerektiği kaydedildi.
Açıklamada, aşılamanın yaygınlaşması ve karantina önlemlerinin kademeli olarak kaldırılmasıyla büyümenin güç kazanmasının beklendiği bildirildi.
IMF'nin açıklamasında, "Görünüm oldukça belirsizliğini koruyor ve risk dengesi aşağıya doğru eğiliyor." ifadesi kullanıldı.
Maliye politikasının 2021'de uygun şekilde destekleyici kalmasının beklendiğine işaret edilen açıklamada, "Olağanüstü destek tedbirleri, Almanya'nın birikmiş mali alanının mükemmel bir şekilde kullanılmasını içeriyor." denildi.
Açıklamada, politika desteğinin geri çekilme hızının salgını kontrol altına alma sürecine ve ekonomik toparlanmanın şekline göre dikkatle ayarlanması gerektiğinin altı çizildi.
Merkez Bankası'nın rezervleri arttı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) toplam rezervleri 7 Mayıs itibarıyla 2 milyar 477 milyon dolar artarak 90 milyar 328 milyon dolara ulaştı.
TCMB tarafından Haftalık Para ve Banka İstatistikleri yayımlandı. Buna göre, 7 Mayıs'ta Merkez Bankası brüt döviz rezervleri 1 milyar 944 milyon dolar artışla 48 milyar 859 milyon dolara yükseldi. Brüt döviz rezervleri, 30 Nisan'da 46 milyar 915 milyon dolar seviyesindeydi.
Söz konusu dönemde altın rezervleri, 533 milyon dolar artarak 40 milyar 936 milyon dolardan 41 milyar 469 milyon dolara çıktı.
Böylece Merkez Bankası'nın toplam rezervleri, 7 Mayıs haftasında bir önceki haftaya kıyasla 2 milyar 477 milyon dolar artarak 87 milyar 851 milyon dolardan 90 milyar 328 milyon dolara yükseldi.
Bakan Pakdemirli: Teknopark İstanbul ülkemiz için önemli bir değer
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank "Teşvik belgesi düzenlediğimiz yatırımların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 86 artarak 10 bin 478'e ulaştı. Bu belgelerde öngörülen sabit yatırım tutarı yüzde 45 artarak 249 milyar liraya, istihdam ise yüzde 49 artarak 302 bine ulaştı" dedi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Dilovası'nda Duraline Alüminyum Profil Sistemleri Temel Atma Töreni'nde yaptığı konuşmada, sanayinin kalbi Kocaeli'nin ikinci adresleri olduğunu, neredeyse ayda bir veya iki kez ya bir açılış ya da yeni bir yatırım vesilesiyle kente geldiğini söyledi.
Her zaman yatırımcıların yanında olmaya ve heyecanlarını paylaşmaya hazır olduklarını dile getiren Varank, "İşte Duraline markasıyla faaliyet gösteren firmamız başarılı üretim ve ihracat performansını yeni bir yatırımla taçlandırıyor. ABB metal alüminyum, 30 farklı ülkeye yaklaşık 15 milyon dolar ihracat yapıyor. Yıllara sari 100 milyon liraya ulaşması beklenen bu yatırımla da üretimini yüzde 80, ihracat ve istihdamını ise yüzde 75 artırmayı hedefliyor. Türkiye'nin ekonomisine ve geleceğine güvenin bir göstergesi olan bu yatırım kararı dolayısıyla ben firma yetkililerini yürekten tebrik ediyorum." şeklinde konuştu.
Varank, hafifliği, kullanım kolaylığı, iletkenliği ve yüksek korozyon direnciyle talebi giderek artan bir ürün olduğunu belirttiği alüminyumun, bugün dünyada çelikten sonra en çok üretilen malzeme ve giderek büyüyen bir pazarı olduğunu kaydetti.
Alüminyumun inşaattan otomotive, havacılıktan savunma sanayine birçok alanda yoğun bir şekilde kullanıldığına işaret eden Varank, şöyle devam etti:
"Bu talebi görerek vizyoner bir yatırıma imza atan firmamızın bu yatırımın karşılığını hızlı bir şekilde alacağını ben şimdiden görebiliyorum. Geçtiğimiz yıl pandeminin etkisiyle global üretim ve ticaret son yüzyılın en sert daralmalarından birini yaşadı. Üretim süreçlerinin ve tedarik zincirlerinin aksadığı bu dönemde hem hükümetler hem de işletmeler zor bir sınavdan geçti. Dünya ekonomisi yüzde 3,3 uluslararası ticaret ise yüzde 8,5 düzeyinde daraldı. Böylesine zorlu bir yılda Türkiye ekonomisi yüzde 1,8 büyümeyi başararak dünya genelinden ayrışan birkaç ekonomiden biri oldu. Gelin görün ki tüm dünya Türkiye'nin bu başarısını takdir ederken muhalefet, uluslararası kuruluşların dahi teyit ettiği bu rakamlara hala inanamıyor.
Neden biliyor musunuz çünkü siyasi başarı umutlarını hükümetimizin ve devletimizin aciz duruma düşmesine bağlamış durumdalar. Devlet batarsa, ekonomi çökerse kendilerini başarılı sayacaklar. Bu bakış açısı gözlerini o kadar köreltmiş ki Türk sanayisinin geldiği aşamayı görmekten acizler. Gelsinler birlikte şu Kocaeli'yi bir gezelim, Türkiye'nin her bir şehrine yaydığımız organize sanayi bölgelerini (OSB), endüstri bölgelerini, teknoparkları ziyaret edelim."
"PANDEMİ KOŞULLARININ HAKİM OLDUĞU BU DÖNEMDE YATIRIM TALEBİ HIZ KESMEDİ"
Varank, siyaseti bir hizmet yarışı olarak gördüklerini, muhalefetin alternatif çözüm önerileriyle gelmesini istediklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkemizin refahını nasıl artırırız, bunun derdini taşısın. Ama maalesef karşımızda tek bildiği iş iftira atmak olan bir muhalefet anlayışı hakim. Ne diyorlardı? 'Türkiye'de AK Parti iktidarında tek bir fabrika açılmadı.' Türkiye'nin dört bir yanındaki OSB'lerden sanayi alanlarına yayılmış binlerce fabrika, bunları her gün yalanlıyor. İşte bugün yeni bir sanayi yatırımın temelini atıyoruz, önümüzdeki günlerde birçoğunun açılışını gerçekleştireceğiz. Muhalefet bunları görür mü? Elbette görmez. Onların gündeminde üretim yok, sanayi yok, istihdam yok. Ne var? Dedikodular var, iftiralar var, kirli ittifak pazarlıkları var. HDP'li isimleri bakan yapma planları var. HDP ile örtülü ittifaklarını artık açık açık savunuyor, kirli pazarlıklarını gün yüzüne çıkarıyorlar. Böyle bir zihniyetin Türkiye'nin milli güvenliği diye bir derdi olabilir mi? Bu kafa iktidar olsa terörle mücadele rafa kalkar, bırakın SİHA'ları tek bir drone dahi teröristlerin üstüne gönderilemez. Bakın hala dostlarının canı yanmasın diye bu kirli pazarlıklara ses etmeyen muhalefet ortakları var. Utanmadan sıkılmadan Sayın Cumhurbaşkanımızı Netanyahu'ya benzetme hadsizliğini sergileyebiliyorlar. Ne demişler? Körle yatan şaşı kalkar. İttifak ortakları yüzünden bunların dilleri de emin olun Kandil'le uyumlu hale geldi. Milletimiz elbette bunları görüyor. Dışişleri Bakanımızın bugün neden Birleşmiş Milletlerde (BM) bütün İslam dünyasının dışişleri bakanlarıyla beraber orada büyük bir gayret içinde olduğunu, sayın Cumhurbaşkanımızın nasıl zalimlerin yüzüne gerçekleri haykırdığını milletimiz biliyor. Vakti zamanı geldiğinde de bunların hesabını sandıkta o muhalefetten soracak. Bizim gündemimiz dedikodular, 'fuat avni' tarzı operasyonlar değil, Türkiye'nin üretimi ve kalkınmasıdır."
Geçen yıl kaydedilen büyümenin bileşenleri incelendiğinde en önemli pay sahiplerinden birinin imalat sanayi olduğunun görüldüğünü aktaran Varank, "Hamdolsun sanayi üretimimiz haziran ayıyla birlikte pandemi öncesi seviyesini hızla yakaladı. Yılın ikinci yarısında bir önceki yıla göre yüzde 9,1 artarak G-20 ülkeleri arasında en ön sıralarda yer aldı. Yüzde 94'ü imalat sanayi ürünlerinden oluşan ihracatımız da 2020 yılının ikinci yarısında bir önceki yıl seviyesini aşmayı başardı. En önemlisi ise pandemi koşullarının hakim olduğu bu dönemde, onca belirsizliğe rağmen yatırım talebi hız kesmedi. Bırakın hız kesmeyi son yılların en hızlı büyümesini gerçekleştirdi. Teşvik belgesi düzenlediğimiz yatırım sayısı bir önceki yıla göre yüzde 86 artarak 10 bin 478'e ulaştı. Bu belgelerde öngörülen sabit yatırım tutarı yüzde 45 artarak 249 milyar liraya, istihdam ise yüzde 49 artarak 302 bine ulaştı. İşte bugün temelini attığımız bu tesis de artan yatırım iştahının en somut göstergesi. Bizi en çok mutlu eden taraf ise üretimdeki artışın istihdama yansıdığını görmek."
Bu başarıda son 18 yılda inşa ettikleri planlı sanayi altyapısının, artan üretim çeşitliliğinin ve Türk sanayicisinin değişen şartlara hızla uyum sağlayabilme kabiliyetinin önemli bir payı olduğunu ifade eden Varank, şöyle konuştu:
"Önümüze çıkan fırsatları çok iyi değerlendirdik. Özellikle Uzak Doğu'da yaşanan tedarik sıkıntıları ve Avrupa'daki kapanmaların ortaya çıkardığı arz açığını doldurarak ihracatımızı artırmayı başardık. Uluslararası taahhütlerimizi eksiksiz yerine getirdik. Zor zamanlarda ortaya koyduğumuz bu gayret inşallah Türkiye'yi pandemi sonrası dönemin kazananı Türkiye olacak. Bunun ilk emarelerini 2021 yılının öncü verilerinde de görüyoruz. Sanayi üretimimiz yılın ilk çeyreğinde yüzde 12,3 artarak geçmiş yılı geride bırakmış oldu. İhracatımız ise ilk dört ayda 68,8 milyar dolara ulaşarak tüm zamanların rekorunu kırmış oldu. Biz 2021 yılını salgınla mücadeleyi kazandığımız ve orta vadede nitelikli büyüme dönemine girdiğimiz bir yıl olarak değerlendiriyoruz. Çalışmalarımızı da bu doğrultuda yapıyoruz. Yılın ilk çeyreğinde elde edilen bu olumlu tablo bizleri ziyadesiyle motive ediyor. Böyle devam edersek inşallah 2021 yılında da tahminleri aşan bir büyüme performansını ülke olarak yakalayacağız."
Bakan Varank, özellikle üretim tarafındaki bu başarılardan bahsederken muhalefetin bir taktiğiyle karşılaştıklarını belirterek, "Sanki ülkemizde hiçbir sıkıntı yokmuş dediğimizi iddia ediyorlar. Tabii ki böyle bir durum yok. Şu anda özellikle hizmet sektörü kaynaklı sıkıntı yaşayan esnaflarımız ve çalışanlarımız var ama biz bunları yalnız bırakıyor muyuz? Elbette yalnız bırakmıyoruz. Bu da bizim sorumluluğumuzda diyoruz, kısa çalışma ödeneğiyle maddi desteklerle hem esnafımızı hem bu dönemde sıkıntı yaşayan çalışanlarımızı görüyoruz, koruyup kollamaya çalışıyoruz. Emin olun şu 18 yıllık iktidarımıza baktığımızda ve bu iktidarı geçmiş dönemle karşılaştırdığınızda bizim gibi sosyal devlet anlayışına sahip bir iktidar şimdiye kadar gelmedi." dedi.
Kocaeli'de herhangi bir sıkıntılı durum gördüğünde ilgili belediye başkanını aradığını belirten Varank, "'Başkanım, şurada bir vatandaşımızın sıkıntısı varmış, bununla ilgilendin mi? Haberin var mı?' diye soruyorum. Valilerimize, kaymakamlarımıza talimatlarımız çok açık; 'Bir tane gariban varsa ve bu sesini devletimize duyuramıyorsa bunun sorumluluğu sizdedir. O garibanı bulacaksınız, ona yardım edeceksiniz, sıkıntısını gidereceksiniz.' diyoruz." ifadelerini kullandı.
Varank, Türkiye'nin şu anda imalatla üretimle çok büyük başarı hikayesi yaşadığını, bunun da hakkını teslim etmek gerektiğini vurguladı.
"ALÜMİNYUM ÜRETİM SEKTÖRÜNÜN BU PERFORMANSA KATKISI BÜYÜK"
İmalat sanayisi içinde önemli bir yere sahip olan alüminyum üretim sektörünün de bu performansa katkısının büyük olduğunu dile getiren Varank, şunları söyledi:
"Sektörde bine yakın girişimde 30 bine ulaşan istihdam ve 3 milyar doları bulan bir ihracat söz konusu. Hadde ve ekstrüzyon ürünlerine yönelik yapılan yeni yatırımlar sayesinde dünya pazarlarında rekabet edebilir bir altyapıya, kapasiteye ulaştık. Alüminyum çubuk ve profil ürünlerinde dünyanın dördüncü büyük ihracatçısı konumundayız. ABB Metal Alüminyum firması da bu alandaki önemli aktörlerden bir tanesi. Bizler tesis ettiğimiz yatırımcı dostu iş ortamı ve sunduğumuz cazip desteklerle sektörün her zaman yanındayız. Metal sektöründe faaliyet gösteren tüm paydaşların varsa sorunlarının belirlenmesi ve tabii ki çözümlerine ilişkin Metal Sanayi Teknik Komitemiz çalışmalarına Bakanlığımız altında devam ediyor. Avrupa Birliği'nin sınırda karbon düzenlemesinin, metal sanayi sektörü üzerindeki muhtemel etkilerini bir fırsata çevirmek istiyoruz. Bu doğrultuda bir ulusal eylem planı ve strateji belgesi hazırlığımız devam ediyor. Yakın zamanda tamamlayıp kamuoyu ile paylaşmayı hedefliyoruz. Sektörün daha katma değerli üretim yapmasını sağlamak en önemli önceliğimiz. Bu kapsamda test ihtiyaçlarını karşılamak üzere Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bünyesinde Alüminyum Test Eğitim ve Araştırma Merkezinin kurulmasını destekledik. Bu proje 2017 yılında tamamlanarak sanayicilerimizin hizmetine girdi. Şimdi de aynı üniversite bünyesinde Alüminyum Sanayinin Dijital Dönüşümü için bir Ortak Araştırma Merkezi kuruyoruz. Bakanlığımız ve Avrupa Birliği'nin 60 milyon liralık eş finansmanıyla kurulan merkez, alüminyum sanayinin dijital dönüşümünün hızlandırılması için gerekli altyapı ve teknik desteği sağlayacak."
Yine TÜBİTAK MAM Malzeme Enstitüsü aracılığıyla yeni üretim prosesleri ve katma değeri yüksek yeni ürünler geliştirmek için 10 farklı proje yürüttüklerini belirten Varank, bunun yanında KOSGEB, TÜBİTAK ve kalkınma ajansları aracılığıyla alüminyum sektöründe faaliyet gösteren firmaların 600'den fazla projesine destek sağladıklarını bildirdi.
Varank, ayrıca 2023 Sanayi ve Teknoloji Strateji belgelerinde savunma sanayisi için alüminyum, nitelikli çelik ve zırh çeliği üretimini stratejik öncelikler arasına aldıklarını dile getirerek şunları kaydetti:
"Bu ürünlerin de yer alacağı, sektöre uçtan uca destek vereceğimiz Üretimde Yapısal Dönüşüm Hamle Programı çağrımızı yakın zamanda ilan etmeyi planlıyoruz. Bizler Bakanlık ve hükümet olarak bu ülkeye değer katan tüm girişimcilerimizin her zaman yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Ülkemiz, sahip olduğu nitelikli insan kaynağı, teknolojik yetkinlikler ve altyapı imkanlarıyla yatırımcılar için gerçekten oldukça cazip fırsatlar sunuyor. Ben bu değerli yatırım vesilesiyle yerli ya da yabancı tüm yatırımcılarımıza tekrar çağrıda bulunmak istiyorum, gelin ülkemizin sunduğu fırsatları değerlendirin, kapsamlı ve cazip yatırım teşvik sistemimizden istifade edin. Gelin yatırımlarınızı ülkemize yapın. Hem siz kazanın hem de ülkemiz kazansın."
AB'de otomobil satışları nisanda hızlı yükseldi
Avrupa Birliği (AB) otomobil pazarında toplam satışlar, nisan ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 218,6'lık artış kaydetti.
Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA), AB ülkelerinin nisan ayına ilişkin yeni otomobil tescil verilerini açıkladı. Buna göre, AB'de yeni otomobil satışları, nisanda 2020'nin aynı dönemine kıyasla yüzde 218,6 artarak 862 bin 226'ya çıktı.
Söz konusu satış miktarı 2020 yılı nisan ayında yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve sıkı kapanmalar nedeniyle 270 bin 651 seviyesine düşmüştü.
AB ülkeleri arasında otomobil satışları nisan ayında geçen yılın aynı dönemine göre İtalya'da yüzde 3 bin 276, İspanya’da yüzde bin 787, Fransa'da yüzde 568, ve Almanya'da yüzde 90 arttı.
Yüksek artış oranlarına, geçen yılın aynı döneminde salgından kaynaklı düşük satışlar neden oldu.
AB üyesi 27 ülke arasında nisan ayında en fazla yeni otomobil Almanya'da trafiğe çıktı. Bu dönemde Almanya'da 229 bin 650, İtalya’da 145 bin 33, Fransa'da 140 bin 426 ve İspanya'da 78 bin 595 yeni otomobil tescil edildi.
Öte yandan, AB'de yeni otomobil tescilleri, Ocak-Nisan 2021'de geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 24,4 artarak 3 milyon 422 bin 439'a çıktı.
Üreticilere göre, nisan ayında AB'de en fazla yeni otomobil satışını 232 bin 188 ile VW Grubu gerçekleştirdi.
AB'deki yeni araçlarda VW Grubu'nu, Stellantis Grubu izledi. Peugeot, Fiat, Citroen ve Opel gibi markaları içeren Stellantis Grubu, toplam 202 bin 327 otomobil sattı. Renault Grubu ise 79 bin 149 yeni otomobille 3'üncü sırada yer aldı.
THY'nin Gence-İstanbul seferleri yeniden başladı
Türk Hava Yollarının (THY) yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle 10 Mart 2020'de durdurulan Gence-İstanbul uçak seferleri 14 ay sonra yeniden başladı.
THY'nin yeniden seferlere başlaması nedeniyle Gence Havalimanı'nda düzenlenen törene Türkiye'nin Gence Başkonsolosu Zeki Öztürk, Gence Vali Yardımcısı Samed Tomuyev, THY Gence Temsilcisi Cabir Peçe, havalimanı yetkilileri ve uçuş ekibi katıldı.
Başkonsolos Öztürk, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, THY'nin Nahçıvan bağlantılı İstanbul-Gence-İstanbul uçak seferlerinin yeniden başlamasıyla Azerbaycan'ın ikinci büyük kenti Gence'den Türkiye'ye doğrudan ulaşım bağlantısının kurulmasından memnuniyet duyduğunu söyledi.
Öztürk, bu uçuşun Türkiye ve bölgedeki ticaret ve turizme olumlu katkıda bulunacağını kaydetti. Türkiye ile Azerbaycan arasında kimlikle seyahat uygulamasına geçilmesi nedeniyle salgın sonrasında bu uçuşlarda yoğunluk yaşanabileceğini belirten Öztürk, gelecekte haftalık uçuş sayısının artırılmasının gündeme gelebileceğini ifade etti.
THY Gence Temsilcisi Peçe, yeniden başlayan İstanbul-Gence seferlerinin önceki yıllarda olduğu gibi haftada iki defa cumartesi ve salı günleri İstanbul-Gence-Nahçıvan-İstanbul ve İstanbul-Nahçıvan-Gence-İstanbul şeklinde yapılacağını bildirdi.
AB liderleri aylar sonra ilk kez yoğun bir gündemle Brüksel'de toplanacak
Avrupa Birliği ülkelerinin liderleri, Orta Doğu'daki durumdan Kovid-19 salgınına, Rusya'dan göç ve iklim değişikliğine kadar geniş bir gündemle gelecek hafta başında Brüksel'de toplanacak.
Avrupa Birliği (AB) Konseyi'nin 24-25 Mayıs'taki toplantısı, liderleri aralıktan beri ilk kez video konferans yerine yüz yüze bir araya getirecek. İki günlük AB Liderler Zirvesi'nde, liderlerin önünde geniş bir gündem listesi bulunuyor.
Daha önce Rusya, AB-İngiltere ilişkileri ve rutin olarak ele alınan Kovid-19 salgınını ele alacakları açıklanan liderlerin masasındaki dosyalara İsrail'in Gazze'ye saldırısı sonrasında gerginliğin arttığı Orta Doğu'daki durum da eklendi.
Avusturya, Slovenya, Macaristan gibi bazı AB ülkeleri İsrail'e tam destek verirken Fransa ve Almanya, Hamas ile İsrail arasında ateşkese varılması için girişimlerde bulunmuştu. AB, daha önceki açıklamalarında Hamas'ın roket fırlatmasını kınamış ve İsrail'in kendisini savunma hakkı bulunduğunu belirtmişti.
Başından beri iki devletli çözümü destekleyen AB yönetimi, Filistin-İsrail meselesinde kalıcı çözümün siyasi bir süreçle mümkün olduğunu sık sık dile getiriyor. Rusya, ABD, BM ve AB'nin oluşturduğu Orta Doğu Dörtlüsü'nü yeniden canlandırmak isteyen AB, bu amaçla bölge ülkelerini de kapsayacak şekilde diplomatik girişimlerini yoğunlaştırmak istiyor.
AB aynı zamanda Filistinlilerin Doğu Kudüs dahil olmak üzere işgal altındaki topraklarda bulunan evlerinden zorla çıkarılmalarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ifade ediyor.
RUSYA İLE İLİŞKİLER
Liderlerin gündemindeki diğer konulardan önemli bir madde de Rusya ile ilişkiler. Zirve toplantısında, Rus muhalif Aleksey Navalnıy'ın tutuklanması, Ukrayna sınırındaki Rus askeri yığınağı ve son olarak Rusya'nın "dost olmayan ülkeler listesi" yaparak ABD ve Çekya'yı buna dahil etmesi gibi konularla son yılların en düşük seviyesine inen AB-Rusya ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceğine yönelik tartışmalar yapılması bekleniyor.
AB yetkilileri, üye ülkeler arasında Rusya ile ilişkilerde "denge bulunması" gerektiğini vurguluyor. Başta Baltık ülkeleri olmak üzere bazı AB üyeleri Rusya'ya sert yaptırımlar uygulanması gerektiğini savunuyor. Bu zirvede de bazı ülkelerin yine yaptırım konusunu gündeme getireceği ancak yeni yaptırım ihtimalinin yüksek olmadığı ifade ediliyor.
Üst düzey bir AB yetkilisi, "Rusya ile istikrarlı bir ilişki istiyoruz. Bunun nasıl elde edileceği pazartesi günü tartışılacak." diyerek liderlerin görüşmelerinin çerçevesi konusunda değerlendirmede bulundu.
KOVİD-19 VE GÖÇ DE GÖRÜŞÜLECEK
AB Liderler Zirvesi'nin gündemine ayrıca İtalya'nın talebiyle göç konusu eklendi. Havaların ısınmasıyla Akdeniz'de özellikle Libya üzerinden İtalya'ya artan göçmen geçişlerinden sonra İtalya AB'den daha fazla dayanışma bekliyor.
Son günlerde İspanya ile Fas arasındaki krizde İspanya'ya ait Ceuta'ya Fas'tan binlerce düzensiz göçmenin girmesi, göç konusunda AB içinde konuşulan konular arasındaydı.
Liderlerin toplantısında, 14 Haziran'daki NATO Zirvesi için Brüksel'e gelecek ABD Başkanı Joe Biden ile AB yönetimi arasındaki diğer zirve toplantısı için de hazırlık çalışmaları konuşulacak.
Kovid-19 salgını hakkında ise Avrupa genelinde hız kazanan aşılamalardaki son durum ele alınacak. AB yönetimi genel olarak salgının gidişatı konusunda iyimser bir tavır içinde ancak tedbirlerdeki gevşemeler ve yaklaşan yaz turizmi sezonu için seyahatlerde ihtiyatlı davranma konusunda uzlaşı bulunuyor.
Biden yönetimi, Rus boru hattı projesine yönelik yaptırımlardan vazgeçti
ABD'de Başkan Joe Biden yönetimi, Rusya ile Almanya arasındaki Kuzey Akım 2 boru hattını inşa eden şirket üzerindeki yaptırımlardan vazgeçti.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Kongre'ye sunduğu raporda yer alan kararda, Nord Stream 2 AP şirketinin CEO'su, eski bir Doğu Almanya istihbarat subayı olan Matthias Warnig hakkındaki yaptırım kararından da feragat edildi.
Raporda yaptırımlardan feragat etmenin ABD'nin ulusal çıkarı sonucu olduğu vurgulandı.
Bununla beraber Dışişleri Bakanlığı proje inşasında yer alan dört Rus gemisine yaptırım uyguladı. Ancak Beyaz Saray, bu adımın proje inşaatını durdurmayayacağı yönünde eleştiriliyor.
2011 yılında başlanan Baltık Denizi'nin altından geçecek bin 222 kilometrelik boru hattı projesinin hali hazırda yüzde 95'inden fazlası tamamlandı.
Projenin Kremlin için büyük bir jeopolitik başarı olduğu söylenirken, Biden 11 milyar dolarlık projeye karşı olduğunu söylemişti. Dışişleri Bakanı Anthony Blinken de görevine başlarken, "Kuzey Akım 2'nin tamamlanmasını önlemek için elimizden geleni yapmaya kararlıyız" demişti.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Çarşamba günü Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile İzlanda'da bir araya geldi.
Yapılan basın toplantısında Blinken, Biden'ın "Rusya ile öngörülebilir, istikrarlı bir ilişki" istediğini söyledi.
Lavrov ise, Rusya ve ABD'nin sahip olduğu "ciddi farklılıklara" rağmen "çıkarların çatıştığı noktalarda" birlikte çalışmaları gerektiğini ifade etti.
Karar dünyada nasıl karşılandı ?
Eski Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov ise ABD'nin yaptırımlardan vazgeçmesinin "olumlu bir sinyal" olduğunu belirtti.
Rusya'nın resmi haber ajansı Tass'ın aktardığına göre Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergei Ryabkov, yaptırımlarla ilgili karar için "İkili ilişkilerimizin normalleşmesine doğru atılan iyi bir adım" değerlendirmesini yaptı.
Berlin yönetimi de Biden yönetiminin aldığı karardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas gazetecilere yaptığı açıklamada, "Bunu yapıcı bir adım olarak görüyoruz. Almanya'nın ABD için gelecekte güvenebileceği önemli bir ortak olduğunu gösteriyor" diye konuştu.
Ukrayna ise Kiev'in Washington'a boru hattının durdurulması adına yaptırım uygulaması için baskı yapacağını söyledi. Ülkenin kamu enerji şirketi Naftogaz'ın CEO'su Yuriy Vitrenko, Nord Stream 2'nin Rusya'nın en "tehlikeli jeopolitik projesi" olduğunu söyledi.
ABD'li politikacılar ne dedi ?
Öte yandan karar, Biden'ın kendi partisinin Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez tarafından eleştirildi.
Menendez, yaptırımların yeniden uygulanmasını gerektiğini söyledi.
Cumhuriyetçiler de kararı kınadı. Cumhuriyetçi Senatör Jim Risch, atılan adımın Biden-Putin zirvesi öncesinde "Moskova'ya verilen ve ABD'nin gücünü zayıflatacak bir hediye olduğunu" savundu.
Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Michael McCaul da boru hattının tamamlanmasının Biden yönetimi sayesinde olacağını vurguladı.